
Fransız gitarist Thierry Robin, Arap müziği gelenekleri ve Flamenko’yu kucaklayarak gypsy müzik dünyasına imzasını atıyor.
Batı Fransa topraklarında yetişen Robin, müziğe, kökenleri araştırmakla başlamayı seçmiş ve bir topluluktan diğerine araştırmalar içine girmiş. Müziğini geleneksel üretimleri yeniden yorumlamak yerine kendi bestelerini yaratmak üzerine kurgulayan sanatçı, gitar, buzuki, ud ve mandolin çalıyor. Kendine has tarzını, onun için bir form, bir ekol, bir üniversite görevi gören gypsy ve oryantal müzik yaklaşımlarıyla oluşturuyor.
Titi Robin’in coğrafi sınırlara meydan okuyan müzik yolculuğu bugüne kadar müzisyeni Racastanlı, Arap, Hindistanlı, Pakistanlı ve Türkiyeli yerel müzisyenlerle iş birliklerinde buluşturdu. Flamenko’yla tanışmasıysa Nina de los Peines, Tomas Pavon, Pepe Pinto, Manolo Caracol gibi müzisyenler aracılığıyla oldu. Hayran olduğu isimler arasından Camaron ve La Macanita’nın yerinin ayrı olduğunu söyleyen Robin ayrıca Paco de Lucia’ya karşı da büyük hayranlık besliyor ve onun bir dahi olduğuna inanıyor. Müzisyenler bir yana, Titi Robin için çok önemli bir başka ilham kaynağı da Carmen Amaya ve onun etkileyici dansları.
Titi Robin’i benzer alanlarda çalışan bazı isimlerden ayıran diğer önemli nokta, egzotizm eğilimlerinden uzak durmayı tercih etmesi. Farklı coğrafyalardan aldığı etkileşimleri alıp birbirine karıştırmakla ilgilenmiyor. Kendi hayatının izleri ve ona hissettirdiklerini takip etmeyi ve müziğine yansıtmayı önemseyen sanatçı, ilgi duyduğu farklı kültürlerle ilişkilerini birer evlilik gibi değil, daha ziyade kendini yeniden ifade etme fırsatı yakalayabileceği alanlar olarak tanımlıyor. Müziğiyle yakaladığı ilham verici açıklığın kaynağı da bu olsa gerek.